20 Ekim 2010 Çarşamba

Görünmezlik Pelerini(bang bang)

Günlerden bir gün
Dünyadaki sayısız canlıdan biri olan ben,
Susadım.
Öyle susadım ki sanki her damla su birer damla nimetmiş gibi şükran duydum birilerine.
Öyleydi.
Sanki her yerde göller vardı şelaleler,ırmaklar.
Denizler yoktu-tuzluydular, dilimi yakar canımı acıtırdılar-.
Bir çöl misaliydi her yer, her şey kuruydu.
Bitti dedim, hayat da sınırlandırılmış yuvalar gibiydi, belirli bi kapasitesi vardı ve kotayı geçen elenirdi.
Sonra hiçbir şey hissetmedim, ne bir kuruluk ne bir açlık.Hiçbir şey.
Tek ses duydum kulaklarımda,
'Su sen ol.'
Bilincim yoktu ortalarda, en son bir iki gün önce yol üstünde karşılaşmıştık ve bi daha da onu gören olmamıştı ama geri gelmiş gibiydi şimdi.
Su sen ol.
O an anladım ki yapmam gereken tek şey farketmekti.
Sonra pelerinimi çıkarttım ve yere serdim, oturdum.
Her geçen dakika acımın dindiğini hissettim, serinleyen havayı, bulutlanan gökyüzünü seyrettim ve fırtınadan önceki sessizliğin bana anlattıklarını dinledim.
Duyularımın ne kadar uzun bir süredir işlemediğini de anladım böylece.
Efendi Güneş,yerini Sağkolu bulut sürülerine bıraktı ve onlar da bizim için küçük damlalar halinde yeryüzünde yok olmayı göze aldılar.
Artık su, damarlarımızda akan kan kadar bizdendi, biliyorduk.
Ve söylenecek tek bir cümle vardı artık:
Varlığın pelerini içinde kaybolmak güzeldi.

2 yorum: